Mutluluk dediğimiz daimi veya uzun süreli bir haz çokluğu ve acı yokluğu olarak nitelenebilir ilk elde. En azından insanların mutluluktan genel olarak anladığı (genel mutluluk anlayışı) bu yönde. Aranan mutluluk böyle bir mutluluktur ekseriya. Bulunan da! Mutluluk avcıları olarak acı veren ya da öyle görünen ne varsa ondan kaçıyor ve haz veren ya da öyle görünen neyse ona meylediyoruz tabii bir insiyakla. Saf(?) mutluluğu yani dolu dolu haz ile acıdan tam manasıyla uzaklığı arıyoruz mütemadiyen. Uçmağa duyduğumuz iştiyakın bir aksi ya da ifadesi bu adeta. Uçmak mutluluğun asıl yeri ya da yer-olmayanı. Ora’ya bu dünyadan varılır elbet. Peki ama biz faniler dünyevi mutluluk içinden ebedi mutluluğun tadını alabilir miyiz önceden? Bura’dayken henüz olmayan ora’dan bir esinti hissedebilir miyiz? Aşkla ve aşkta mümkün olabilir bu belki de. Belki de diyoruz, zira aşk çile ve ıstırapla karışık olarak yaşanabilen bir şeydir ekseriya.
Bu dünyada mutluluğa çabayı ve zahmeti göze alarak erişilebiliriz ki bu da sona ermesi mukadder bir mutluluktur nihayetinde! Hangi mutluluktur ki ona ter dökmeden, çaba harcamadan, zahmet çekmeden ulaşabilelim? Demek ki mutlu bir hale girebilmek için –mutsuzluğu icap ettirebilen– acı, çaba ve zahmet gibi halleri kat etmemiz gerekiyor, gerekebiliyor. Keza, mutluluğun kazanılması, bir çilenin kat edilişi anlamına geliyor, gelebiliyor.
Sâfi tatlılık veya hâzâ hoşluk olarak mutluluk var mı, varsa nerede var? Mutluluğun böylesi bu dünyada varsa bile muvakkaten var. Her ne kadar acıdan uzaklık ve haz duyma tabii bir şekilde aradığımız şeylerse de, burada duramaz, bunlarla yetinemez, öteye geçmek isteriz en azından bir kısmımız. Mutluluk var, mutluluk var o halde. İnsanoğlu bazen tatmin ile yetinmez, onun ötesinde itminanı arar. Mutluluğun hakikati onun hakikatle, dolayısıyla da selametle bağlantısında yatar. Aradığımız mutluluk, haklı ya da hakikatli bir gerekçeyle temellendirilmiş olmalıdır ki bizi itminana kavuşturabilsin, ruhumuzda tam manasıyla huzur ve sükûn hâsıl edebilsin. Tabiri caizse bu acının ve hazzın ötesinde bir mutluluktur! Hakikaten mutlu olmak için hakikate yönelmek, hakikat arayışı içinde olmak gerekiyor şu halde. Öte yandan, hakikate bu yönelme, hakikati bu arayış da –illâ ‘mutsuz’ olmayı değilse de– ‘mutsuzluğu’ göze almayı gerektiriyor gerçekte.